Print Friendly, PDF & Email

Hasankeyf

 

Hasankeyf, Batman’a bağlı olan, iki yakasını Dicle’nin ayırdığı tarihi bir ilçedir. İlçenin tarihi, 10.000 yıl öncesine kadar gitmektedir. 1981’de doğal koruma alanı ilan edilmiştir.

Kuzeyden güneye kıvrılıp giden Dicle Nehri üzerinde yer alması ve o günlerde ticaretin önemli bir kısmının nehir yoluyla yapılması nedeniyle Hasankeyf, ticari ve ekonomik olarak da gelişmişti.

Kayalara oyulmuş konutları nedeniyle, Süryânice Kifo (kaya) kelimesinden türetilmiş Kifos ve Cepha / Ciphas isimleriyle bahsedilen şehir “Mağralar Şehri” ya da “Kayalar Kenti” anlamına Arapça ve “Hısnı Keyfa” denilmiştir. “Hısn-ı keyfa” adı Osmanlılar zamanında Hısnıkeyf, halk arasında da Hasankeyf şekline dönüşmüştür.

Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte tarihi antik döneme kadar dayanmaktadır. Hasankeyf höyüğünde yapılan çalışmalarda 3.500 yıldan 12.000 yıl öncesine kadar arkeolojik buluntulara rastlanılmıştır. Yerleşim, Yukarı Mezopotamya’dan Anadolu’ya geçiş yolu üzerinde ve Dicle nehrinin kenarında kurulmuş olması nedeniyle stratejik bir öneme sahipti. MS 2. ve 3. yüzyıllarda sınır yerleşimi olarak Bizanslılarla Sasaniler arasında el değiştirmiştir. Diyarbakır ve çevresini ele geçiren Roma İmparatoru II. Constantius, bölgeyi Sasanilerden korumak amacıyla iki sınır kalesi inşa ettirmiştir. MS 363 yılında inşa edilen kale uzun süre Roma ve Bizans egemenliğinde kaldı. Hıristiyanlığın bölgede 4. yüzyıldan itibaren yayılmaya başlamasından sonra yerleşim Süryani piskoposluğunun merkezi durumuna geldi. Kadıköy Konsili tarafından MS 451 yılında Hasankeyf’teki piskoposluğa Kardinal unvanı verilmiştir. Hasankeyf 640 yılında, Halife Ömer döneminde İslâm ordusu tarafından ele geçirildi. Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervaniler egemenliğinde kalan yerleşim 1102 yılında Artuklular tarafından ele geçirilmiştir. Artuklu beyliği’ nin 1102-1232 yılları arasında başkentliğini yapan Hasankeyf, en parlak dönemini bu tarihlerde yaşamıştır. Artuklular döneminde imar edilerek kale kasabası özelliğinden kurtulup şehir haline geldi. 1232 yılında Eyyubiler tarafından ele geçirilen yerleşim, 1260 Moğollarca ele geçirildi ve tahrip edildi. Hasankeyf’ in Eyyubi hakimi Hülagü’ ye bağlılığını bildirerek şehirdeki egemenliğini devam ettirebildi. Hasankeyf, 14. yüzyılda önemli bir şehir olma özelliğini korumakla birlikte eski parlak günlerine kavuşamadı. 1462 yılında Uzun Hasan tarafından ele geçirilen şehir Akkoyunlu topraklarına katıldı. Akkoyunlular’ ın zayıflamasıyla 1482 yılında Hasankeyf’ te Eyyubi emirlerinin yönetimi yeniden başlamıştır. Bir süre sonra Safeviler’ in denetimine geçen yerleşim, 1515 tarihinde Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1524 yılına kadar Osmanlı yönetimine bağlı Eyyubi yöneticiler tarafından idare edilen Hasankeyf, bu tarihten itibaren Osmanlı idarecileri tarafından yönetilmeye başlamıştır. 17. yüzyıldan itibaren ana ticaret yollarının değişmesi ve Osmanlı-İran savaşları sonucunda ticarette görülen duraklama neticesinde şehir önemini yitirdi. 1867 yılından sonra Mardin Midyat’a bağlı olan yerleşim, 1926 yılında Gerçüş ilçesine bağlanmıştır. 1990 yılında Batman’ın il olmasıyla ilçe bu şehre bağlanmıştır.

1526 yılında Hasankeyf’ te 1301 hane bulunmakta olup, bunlardan 787 hanede Hıristiyanlar, 494 hanede Müslümanlar ve 20 hanede de Yahudiler yaşamaktaydı. 16. yüzyılın ikinci yarısında yerleşim daha da büyümüş ve 1006’sı Hıristiyanlara, 694’ü Müslümanlara ait olmak üzere hane sayısı 1700’ e yükselmiştir. 1935 yılında 1425 kişiden oluşan nüfus, 1990 sayımına göre 4399’a yükselmiştir.1975 nüfus sayımlarına göre ilçe nüfusu 13.823 olan Hasankeyf’in, sürekli verdiği göçler nedeniyle 2000 yılında nüfusu 7493 ‘e düşmüştür.

Tarihi ve doğal güzellikleriyle önemli turizm merkezlerinden biri olan Hasankeyf, yerli ve yabancı turistlerce ziyaret edilmektedir. Kalkerli yapısı nedeniyle kayalık tepelerde ve derin kanyonlarda, doğanın ve insanların oluşturduğu ve sayısı binlerce olan “Hasankeyf Mağaraları”, Roma döneminden kalma Hasankeyf kalesi, Hasankeyf Köprüsüne girişte soldaki tepe üzerinde bulunan ve İslam ordularının Hasankeyf’ i kuşatması sırasında hayatını kaybeden İmam Abdullah için yapılmış İmam Abdullah Türbesi, Artuklular tarafından yapıldığı düşünülen ve günümüze kadar önemli kısmı yıkılan Hasankeyf Dicle Köprüsü, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Otlukbeli Savaşı’ nda hayatını kaybeden oğlu için yaptırdığı Zeynel Bey Türbesi, Akkoyunlular tarafından yapılan ve son halini Eyyubiler döneminde alan Ulu Cami, 1328 yılında Eyyubiler tarafından yapılan Küçük Saray, günümüze harabesi ulaşan ve Akkoyunlu dönemine tarihlenen Büyük Saray, 15. yüzyılda yapılan Mescid-i Ali Cami, Eyyubiler döneminde yapılan Rızık Cami, Süleyman Cami, Koç Cami, Kızlar Cami ve Küçük Cami, Eyyubilerden kalma Kale Kapısı, halk arasında “Yolgeçen Hanı” olarak adlandırılan doğal mağarası yerleşimin önemli tarihi eserlerini oluşturmaktadır.

Hasankeyf, Dicle üzerinde yapılması planlanan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali baraj gölü nedeniyle sular altında kalma ve tüm kültürel hazinesini yitirme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu nedenle Ilısu barajı suları altında kalacak olan Hasankeyf’te kurtarma kazıları ile tarihi eserlerin taşınmasıyla ilgili çalışmalar yapılmaktadır.

Gezi Notları

 

Ilısu Baraj inşaatı nedeni ile 2019 yılından itibaren su tutulacağından dolayı çalışmalar hızlandırılmıştır. Çoğu alana güvenlik şeridi çekilmiş ve ziyaret edilememektedir. Minarenin ve tarihi taş köprü ayaklarının taşınmaya çalışılacağı veya cam fanus ile kapatılarak koruma altına alınması düşünülmekteymiş. Yöre halkı çalışmalar hakkında tam bilgilerinin olmadığını ve farklı söylemlerin olduğunu belirtiyor. Böyle tarihi bir alan yutdışında olsa idi tamamen taşınması için elden ne geliyorsa yapılırdı diye düşünüyoruz. Bu tarihi yerin yok olmaması için gereken özveriyi ve çalışmaların yapılmasını devlet yetkililerimizden ısrarla bekliyoruz.